Şeker Salgını - Doğal Maya

Şeker Salgını

Şeker Salgını




Ürün Detay

Her nesilde bir insanlığın başına bir salgın hastalık musallat olurmuş. 1300 lerde başlayan ve 1800 lere kadar süren adına Kara Ölüm ya da Kara Veba denilen salgın hastalıklarda her 50-60 yılda bir dünya nüfusunun büyük bölümü yok olmuş. 1918 de ki İspanyol gribinin Dünya Nüfusunun %5’ini yok ettiği yani 1. Dünya Savaşından daha fazla can aldığı söyleniyor.

21. yüzyılın salgın hastalığı ise bence şeker. 19. Yüzyılda kişi başına düşen şeker miktarı yıllık 1.5- 2 kg. civarındayken 2011 verilerine göre 24 kg. Hatta endüstrileşmiş ülkelerde 33.1 kg mış. Üstelik bu kilogramlara meyve ve sebzelerden gelen şeker de dahil değil.

1975 yılından sonra ise bu tabloyu vahimleştiren bir konu daha ortaya çıkıyor. Mısır şurubu. Şekerin kendisi hiç masum değilken birde çıkan mısır şurubu daha ucuz maliyeti ile 21. Yüzyılın salgınına hız katıyor.

Benim çocukluğumda çikolata oldukça pahalıydı. Öyle bol bol alınıp tüketilen bir şey değildi. Babam maaşını aldığında genellikle bir paket damak çikolata alır bende buzdolabına koyar birer parça yerdim. Şimdi marketlerde 1 -2 liraya satılan ve genellikle kasaların hemen yanına, çocukların boy hizasına konulan şeyleri gördükçe dehşete kapılıyorum.  Boyalı, renkli, jan janlı, direk çocukları hedef alan türden.

2000 den sonra doğan ve endüstrileşmiş gıdadan başkasını bilmeyen nesil için her gün endişem artıyor. Pazar günü hani dondurmasıyla çok ünlü; sonradan pastane olan, bir zincir var ya… Hemen bilirsiniz, işte oradan salep aldım. Ben mısır şurubunun tadını hemen alırım. Çok tatlı yemediğim için beni korkunç etkiler. Boğazımı yakar. Salep saleplikten çıkmış, ravak tadında garip bir şey olmuş. Daha ilk yudumda boğazım yandı, yüzümü buruşturdum. Bir baktım dışarda oturup üşüyen herkes, özellikle de bu genç nesil keyifle yudumluyor, rahatsız olan yok. Çoğunun bel çevresi şimdiden kalınlaşmış. Bu ağır şeker tadına alışan daha azını beğenmez ki. Her defasında daha tatlısını daha fazlasını talep edecek. Üstelik bilerek aldığı şeker düzeyinin yanında, bir de bilmeden aldığı şeker var. Mesela ketçaptan gelen. Elbette senede 30 kiloda olur, yakında 40 da olur. Her gün ortalama bir yetişin 240 kaloriyi sadece şekerden alıyormuş.

Beni Pazar günü en çok düşündüren ise 16-17 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir genç. Kilosu rahat 100-110 civarıydı ve muhtemelen rahatça alışveriş yapamadığı için üzerinde yaşına hiç uymayan siyah yere kadar bir palto giymişti. Beni etkileyen omuzlarının sanki 70 yaşında gibi çökmüş olmasıydı ve çok üzgün bakıyordu. Oysa bu yaşta cıvıl cıvıl arkadaşları ile eğleniyor olması gerekirdi. Şeker sadece şişmanlatmıyor insanı depresif de yapıyor. Çocuklarda ki hiperaktivite ve dikkat eksikliğinde de şeker başrollerde.

Ben kendim ve kızım için şekeri azaltmaya, şekersiz tarifler denemeye çalışıyorum. Meyveler ve meyve suları ile tatlandırılmış kek ve pastalar elbette mısır şurubuna alışkın damaklar için ilk başlarda oldukça tatsız ama olması gereken ve doğal olanı bu. İyi yapılmış olduğunda rafine şekersiz, bu doğal meyveli tatlılara o kadar kısa sürede alışıyorsunuz ki inanamazsınız. Küçük çocuklar ise diğeriyle tanıştırmazsanız zaten hemen benimsiyorlar. Benim kızım şeker ilaveli çikolatayla ilk tanıştığında dört yaşını bitirmişti ve çok şaşırmıştı. Lütfen anneler çocuklarınızı çikolata veya şekerle ödüllendirirken bir kez daha düşünün.

Benim bu tür denemelerimde yardımcı olan çevremde bir yığın gönüllü var. Onlardan biri bugün bir tarif verdi.  O kadar canım istedi ki mutlaka yapmanın bir yolunu bulmalıyım. Bu Bayan Çeçen, Annesi köyde bahçede ne meyve varsa onu kurutur içine yine bahçesinden mısır kavurur biraz da haş haş tohumu serper ve köydeki su değirmeninde biraz irice çektirirmiş. İçinde elma, armut, dut, vişne, çekirdekleriyle üzüm, kayısı mutlaka olurmuş. Sonra bu meyve ununu ılık su ile karar tepsiye döküp kış boyu onlara yedirirmiş. O ismine Çeçence Su, Tu arası bir şey söyledi. Onlar gırtlaktan konuşuyor biraz değişik. Şimdi köyde de yapamıyorlar dedi. Meyveleri sadece su değirmeninde öğütebiliyorlarmış. Elektrikli değirmende yanıyormuş. Olsa da yesek. Şimdi ben benim mutfak robotuna bir tahıl değirmeni aparatı almayı istiyorum. Eminim evdekiler bayılır.

Böyle tarif ve çabalar arttıkça şeker salgınından sağ kalanlar çoğalacak. Elbette hepimize çok fazla görev ve sorumluluk düşüyor. Bunların başında ise bilinçli tüketici ve bilinçli anne baba olmak geliyor.

Sağlıkla kalın.