Tüm Hastalıklar Bağırsakta Başlar - Doğal Maya

Tüm Hastalıklar Bağırsakta Başlar

Tüm Hastalıklar Bağırsakta Başlar




Ürün Detay

MÖ 450 de Hipokrat : “Tüm hastalıklar bağırsakta başlar” demiş. Günümüzde de bu 2500 yıllık tespiti destekleyen birçok araştırma ve tez çalışması var.

Normal bir yetişkin kalınbağırsağında yaklaşık 2 kg. kadar bakteri taşıyormuş ve bu mikrobiyel topluluktaki hücre sayı ve çeşitliliği de neredeyse diğer tüm vücudumuzdakine eşitmiş. Yani aslında bu bakteri çeşitliliği kendine has yaşama şartları olan mikro düzeyde bir dünya ve son araştırmalar bu mikro dünyada ki baskın bakteri topluluğunun bizim hem mental hem de fiziki sağlığımızı direk etkilediğini ortaya koymakta. Hatta kalınbağırsakla beyin arasında direk bir iletişimin var olduğu bile bilinmekte.

Pekiii, bu sindirim sistemi ve onun içinde ki bu bakteri topluluğu neden bu kadar önemli? Sindirim sistemi organizmamızın yakıtı olan gıdaların emilimi için önemli. Ne kadar iyi beslenirsek beslenelim iyi sindiremezsek beslenme yetersizliği olur. Öğrenme güçlüğü, psikiyatrik problemler, alerjiler gibi problemlerin kaynakları araştırılırken ilk önce vitamin ve mineral eksikliklerine bakılırmış. Yani iyi beslenmez ve iyi sindiremezseniz beyniniz, vücudunuz ve bağışıklık sisteminiz hasar görür.

Mesela benim okuduğum yazılar içinde en çok ilgimi çekeni, bağırsaklarda bazen demir seven bir bakteri florasının gelişip siz ne kadar demir alırsanız alın bununla beslenerek sizi demirsiz bıraktığı ile ilgili olanı. Üstelik bu demir eksikliğinde takviye ilaçlar da bunları güçlendirip sizin demir seviyenize herhangi bir katkıda bulunamıyormuş.

Sindirim sistemimizde ki enerjiinin yüzde yetmişi içindeki bu bakterilerin aktivitesinden sağlandığı için bağırsak florası kötü olanların da sindirimi doğal olarak kötü oluyor.

Elbette bütün bunlar yetişkinler için de geçerli ama beni bu konular üzerinde okuyup ilgilenmeye iten çocuklar. Anne sütünden mahrum kalan ve düşük doğum kilosuna sahip kızımı doğru beslemek adına yaptığım tüm araştırmaları paylaşmak için bu sayfa kuruldu. Bunun için size sadece çocuklar ve gençlerle ilgili kısmını yazacağım.

Özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde araştırmışlar neden 1950lerden önce çocuklarda dikkat eksikliği, hiperaktivite, alerji ve otizm daha az rastlanırken şimdi sürekli artış halinde diye.

Önce yapılan araştırmalarda rastlanan ortak bir takım özellikleri yazayım. Öncelikle bu çocukların pek çoğunda bu problemlerle birlikte kolik bebeklik, ishal ya da kabızlık, kusma ve karın ağrısı hikayelerine sıkça rastlanmakta. Mesela Dr. Andrew Wakefield 1990 ların sonunda Londra’da Free Hospital’da yaptığı bir araştırmada otistik çocukların kalınbağırsağında imflamatuar bir duruma rastlamış. Kısaca ADHD denilen dikkat eksikliği sendromu olan çocuklarında ciddi sindirim sistemi problemleri olduğu da ortaya konulmuş.

Bu çocuklarda ki diğer bir ortak özellik ise annelerinin hikayelerinde. Bu çocukların anneleri tipik modern çağın kadınları. Annelerin çoğu emzirilmemiş ve mama ile büyümüş. Çünkü 70 ve 80 lerde emzirmek yerine mama daha trendmiş. Bu anneler çok çalışıyor ve genelde hazır gıdalarla ve az besleniyorlar. Doğumlar geç, doğum kontrol hapları çok kullanılıyor ve en vahimi onların çocukluğunda her boğaz ağrısında antibiyotik verilmekteydi. Bu annelerin çoğunun da sindirim sistemi problemleri ve alerjileri var.

Yani annelerin, anne olmaya hazırlandıkları dönemde kendilerinin korkunç bakteri floraları var. Normal doğum yaparlarsa kendi floraları, sezaryen ile yaparlarsa hastane florası bebeklerine geçiyor. Çünkü bebeğin bakir bağırsak florası ilk 20 günde oluşuyor ve onun bundan sonraki tüm hayatını etkileyebiliyor.

Yine modern çağda bebekler derhal hazır gıdalarla karşılaşıyorlar. Boyalı, koruyuculu, katkılı yani ölü gerçek olmayan besinlerle büyümeye devam ediyorlar ve maalesef daha 18 aylıkken hiperaktivite tanısıyla karşılaşıyorlar.

Gün geçmiyor ki bu tip çocuklar için yeni diyet yeni tedavi kitapları, yayınlar, makaleler çıkmasın. Aslında benim öğrendiğim temelde hepsi aynı doğala eskiye dönüş.

Annelere bu noktada çok emek ve iş düşüyor. Ben yazılardan birinde öyle bir şeyle karşılaştım ki dehşete düştüm. Bağırsak florası kötü olan çocuklardan bazısında iki tane zararlı mantar o kadar çoğalıyormuş ki bunların ortaya çıkardığı toksik maddeler direk çocukların beynini etkiliyormuş. Bir tane doktor yazar söyle demiş bloğunda bu çocuklar öyle bir toksik zehirlenme ile karşı karşıyalar ki kendilerini sürekli akşamdan kalma gibi hissediyorlar ve başka duygu bilmiyorlar. Böyle bir şey doğru olamaz olmamalı. Doğruysa bu çocukların, ergenlerin hırçın ya da mutsuz olmalarından doğal ne olabilir?

Gerçi bilimsel olarak ben, kötü beslenmenin; çocuklarda otizm ve dikkat bozukluğu, ergenlikte de depresyonun tek sebebidir diyen ve kesin kanıt koyup ispatlayan bir çalışma okumadım ama tüm çalışmalar direk bir alakanın var olduğunu ortaya koyuyor.

Mesela hiperaktivite de şekerin birincil sebep olduğu ispatlanmış ama ortada gezen diyetler ve tedaviler de tüm otistik çocuklarda işe yaramıyor. Yine de birçok anne dikkat eksikliği olan, ergenlik depresyonunda ki çocuklarının bir yığın ilerde ne yapacağı belirsiz ilaç kullanmasındansa beslenmelerinde değişiklik yapmayı benimsiyor.

Eğer çocuğumun mutluluğu, okuldaki başarısı, ergenlik sancılarını kolay atlatması beslenmesine bağlıysa bende her şeyi yaparım.

Bu beslenme şeklinin temelinde de bağırsak florasını düzenlemek bize dost bakteri ve mantarları bu floraya yerleştirip beslemek var. Bunun için de canlı probiyotik desteğe ihtiyacımız olacak.

Ev yapımı yoğurt, kefir, ayran, fermente sebze, tam buğday unundan katkısız ekmek bunları günlük beslenmeye alıyorsunuz. Bu probiyotik bombardıman önce bağırsak florasını tamamen yıkıyor yerine dost olanları yerleştiriyor. Sonra da onları besliyor. Önce azar azar sonra her gün birkaç porsiyon bunlardan düzenli tüketiyorsunuz.

Ayrıca her öğünde tabağınızı dörde bölüyorsunuz, yarısı taze meyve ve sebzelerden oluşuyor. Dörtte biri karbonhidrat kalan dörtte biri de protein. Elbette karbonhidratta pastalar, kremalar yok tam tahıllar var. Tam buğday ekmeği, çavdar, bulgur yenecek. Proteinde de hamburger, nuget yok, az yağlı et, tavuklar, balık var. Sağlıklı sebze ve meyveler ise çok önemli üzerinde ilaç kalıntısı varsa neye yarar. Söylememe gerek yok herhalde hazır, endüstriyel gıda ve katkılı her şeyden uzak duruyorsunuz.

Ben bu kadar okuyunca ilk önce büyük marketlerde hemen kasanın yanında duran üstelik kızımın tam göz hizasına gelen çikolata, şeker, sakız gibi şeyleri üretenlere, oraya tam o noktaya koyup satanlara, buna izin verenlere deli olmaya başlıyorum. Vee elimden bir şey gelmiyor, ama böyle olması şart mı? Mesela şu sigara yasağı ki bence neslimizi korumak adına çok iyi bir adım, rafine şekere, mısır şurubuna, gıda katkı maddelerine uygulanamaz mı? Modern psikiyatrinin babası sayılan Fransız Dr. Philippe Pinal  daha 1800 lerde sağlık mide ve bağırsaktan gelir demişse biz niye akıl ve beden sağlığımızı koruyacak şeylere değil de bozanlara enerji ve paramızı harcıyoruz?